ALEYHE BOZMA YASAĞI
Ceza muhakemesi hukukunun temel güvencelerinden biri olan “aleyhe bozma yasağı” (Latince: reformatio in peius), kanun yolu başvurularında yalnızca sanık lehine inceleme yapılması durumunda, daha önceki kararın sanığın aleyhine değiştirilmesini yasaklayan anayasal güvencelerden biridir. Bu ilke, hem savunma hakkının bir uzantısı hem de adil yargılanma hakkının önemli bir parçasıdır.
Stj. Av. Beyza CANBAZ
7/22/2025
CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA ALEYHE BOZMA YASAĞI
1. Giriş
Ceza muhakemesi hukukunun temel güvencelerinden biri olan “aleyhe bozma yasağı” (Latince: reformatio in peius), kanun yolu başvurularında yalnızca sanık lehine inceleme yapılması durumunda, daha önceki kararın sanığın aleyhine değiştirilmesini yasaklayan anayasal güvencelerden biridir. Bu ilke, hem savunma hakkının bir uzantısı hem de adil yargılanma hakkının önemli bir parçasıdır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 307. maddesinde açıkça düzenlenen bu ilke, özellikle istinaf ve temyiz incelemelerinde önemli bir uygulama alanı bulur. Bu çalışmada aleyhe bozma yasağının kapsamı, hangi cezaları içerdiği, Yargıtay kararları ışığında nasıl uygulandığı detaylı biçimde ele alınacaktır.
2. Hukuki Dayanak ve İlkenin Tanımı
2.1. CMK’daki Düzenleme
CMK m.307/4 hükmü şu şekildedir:
“Yalnızca sanık lehine temyiz edilen veya istinaf başvurusu yapılan hâllerde, bozma üzerine yeniden kurulan hüküm, sanığın önceki durumunu ağırlaştıramaz.”
Bu düzenleme gereği, eğer yalnızca sanık veya onun müdafii tarafından başvuru yapılmışsa, mahkeme bozma sonrası vereceği kararda sanığın cezasını artıramaz veya hukuki durumunu ağırlaştıramaz.
2.2. İlkenin Amacı
Aleyhe bozma yasağının temel amacı, sanığın kendi lehine yaptığı başvuru sonucunda, daha kötü bir duruma düşmesini önlemektir. Bu, “cezalandırma korkusuyla başvuru hakkının engellenmemesi” ilkesine dayanır. Hukuki güvenlik, kanun yolu hakkının etkili kullanımı ve savunma hakkının tesisi açısından bu ilke vazgeçilmezdir.
3. Aleyhe Bozma Yasağının Kapsamı
3.1. Yalnızca Temel Ceza mı, Diğer Yaptırımlar da mı?
Uygulamada ve doktrinde tartışmalı olan noktalardan biri, aleyhe bozma yasağının yalnızca esas cezayı mı yoksa cezanın infazına ilişkin tüm sonuçları mı kapsadığıdır.
Yargıtay, yerleşik içtihatlarında yasağın geniş yorumlanması gerektiği görüşündedir. Bu bağlamda yasağın kapsamına şunlar girer:
Ceza miktarının artırılması
Seçenek yaptırımların kaldırılması
Hapis cezasının ertelenmesinin kaldırılması
CMK m.307/4’ün açık lafzından da anlaşılacağı üzere aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza ve yaptırım miktarı ile sınırlıdır. Kanun koyucu suçun niteliği veya adı yönünden sanık yararına kazanılmış bir hak tanımamıştır. Dolayısıyla suç vasfının sanık aleyhine değişmesi yasak kapsamında değildir.
3.2. Güvenlik Tedbirleri Kapsamda mı?
Aleyhe bozma yasağı yalnızca hükmolunan ceza yönünden söz konusu olup, cezalar da 5237 sayılı TCK’nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında gösterilmeyen güvenlik tedbirleri ile diğer kurumların ve bu arada müsadere kararlarının bu kapsamda değerlendirilmeyeceği ve hükümde yaptırım olarak güvenlik tedbiri uygulamasına yer verilmemesinin sanık açısından “aleyhe bozma yasağına” konu oluşturmayacağı Ceza Genel Kurulunca kabul edilegelmiştir.
Aleyhe değiştirme yasağı münhasıran “cezalar” ile ilgili ve sınırlı olup TCK’nın 50. maddesindeki “güvenlik tedbiri” niteliğindeki seçenek yaptırımların yasak kapsamda değerlendirilemeyeceği ileri sürülebilir ise de; TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırım olarak öngörülen güvenlik tedbirleri ile TCK’nın “güvenlik tedbirleri” başlıklı 2. Bölümünde 53-60. maddeler arasında düzenlenen klasik güvenlik tedbirleri arasında bir fark bulunduğu aşikardır. TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırım niteliğindeki güvenlik tedbirleri kısa süreli hapis cezasının yerine uygulanmaktadır. Mahkemece hapis cezası yerine seçenek yaptırım olarak “tedbir”e hükmedilmesi halinde faile ayrıca ceza verilemeyecektir. TCK’nın 50/5. maddesi hükmü uyarınca da uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbir olacaktır. Bu nedenle ceza olmamakla beraber ceza yerine hükmolunan TCK’nın 50. maddesindeki “seçenek” tedbirlerin de, CMK m.307/4 kapsamında ceza gibi kabul edilmesi gerekir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yerleşmiş içtihatlarında, Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesi kapsamında düzenlenen “belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” hükümleri, mahkûmiyetin kanuni ve doğal sonucu olan hak yoksunlukları ile ayrıca hüküm altına alınması gereken hak yoksunlukları şeklinde iki ayrı başlık altında değerlendirilmektedir.
Ø Bu kapsamda, TCK’nın 53/1. maddesinde düzenlenen hak yoksunlukları, mahkûmiyetin kanuni ve doğal sonucu olarak kabul edilmekte ve bu hak yoksunluklarının kararda açıkça belirtilmemiş olması aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilememektedir. Diğer bir ifadeyle, 53/1. madde uyarınca hükmolunan cezanın doğal sonucu olan hak yoksunlukları, hükümde yer almasa bile infazda dikkate alınmakta ve bu durum bozma sebebi sayılmamaktadır.
Ø Buna karşılık, TCK’nın 53/5. maddesinde düzenlenen hak yoksunluğu, her ne kadar güvenlik tedbirleri başlığı altında yer alsa da, mahkûmiyetin kanuni ve doğal sonucu değildir. Madde gerekçesinde de açıkça ifade edildiği üzere, bu fıkranın uygulanabilmesi için, cezanın infazından sonra etkili olmak üzere hak ve yetkinin kullanılmasından yasaklanmasına ayrıca hükmedilmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle, TCK’nın 53/5. maddesindeki hak yoksunluğunun uygulanabilmesi için hükümde açıkça yer alması zorunlu olup aleyhe bozma yasağı kapsamında yer almaktadır.
3.3. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Kapsamda mı?
HAGB kararı özelinde itiraz kanun yoluna tabi kararlara ilişkin aleyhe değiştirme yasağının uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin Yargıtay Daireleri arasındaki farklı görüşler (Uygulanmasına gerektiğine ilişkin Yargıtay 14. Ceza Dairesinin, 24.12.2018 tarihli, 2017/7422 E. , 2018/7718 K. sayılı kararı, uygulanmaması gerektiğine ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 05.12.2019 tarihli ve 2019/6228 E., 2019/19066 K. sayılı kararı, Yargıtay 1 Ceza Dairesinin, 06.09.2021 tarihli, 2021/5595 E , 2021/11719 K. sayılı kararı) bulunsa da Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 21.06.2023 tarihli ve 2019/148 E., 2023/361 K. sayılı kararı ile HAGB kararına yalnızca sanık tarafından itiraz edildiği durumda aleyhe değiştirme yasağının bulunmadığı, verilecek cezanın ilk cezadan fazla olabileceği kabul ve ifade edilmiştir.